Karşıyaka'da İbadethaneler
(Karşıyaka Life'ın Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır)
Günümüz;
insanlık tarihinin yine en karmaşık dönemlerinden birini yaşıyor. İnsanlık barış
için yol ararken, buna karşın diyalogla çözümler yerine, silahlanma,
anlaşmazlık ve çıkarlar çeşitli maşaları insanoğlunun karşısına çıkarıyor. Bu
çatışma ve terör ortamı, bir de dini inançları kullanarak daha da içinden
çıkılmaz, umutsuz hale getiriyor. İnsanlık
kavraması güç, kabullenmesi olanaksız bir çelişkiyi yaşıyor. Bir yanda
milyarlarca dolarlık silahlanma harcamaları, bir yanda yoksulluk, yokluk,
eğitimsizlik...
Oysa
sevgi, barış, alçak gönüllülük, adâlet ve erdem, hoşgörüyü doğururlar.
Kültürümüz bu konuları tavsiye etmiştir. İlâhî aşkın oluşturduğu gerçek
dindarlık ve hoşgörü, insanı neticede, toleransa götürür. Tolerans, herkesi
diniyle ve fikriyle hoş görmektedir. Tolerans olmaz ise, insanlar arasında ne
sevgi, ne barış olur. Dinler ve peygamberler, insanları Tanrı yolunda ayırmaya
değil, birleştirmeye ve dostluğa davet için gönderildiler, o halde neden bu toleranssızlık?
İzmir’in kendine has bir gizemi
vardır. Karşıyaka da bu gizemi içinde barındırır. Nerelisin diyene
“Karşıyakalı” diye cevap verir. Karşıyaka’ya adım attığınız anda sizi kendine
hayran bırakmayı başarır. Karşıyakamız’ın
tarihi içinde ve bu gün de işte bu dini hoşgörüsü içerisinde ibadethaneler
önemli bir yer tutmaktadır.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi
edinmek isteyen okurlara kendisi de Karşıyakalı olan Prof. Dr. Hale Okçay’ın
“Dinlerin Kavşağında İzmir” ile Engin Berber ve Erkan Serçe hocalarımızın “Karşıyaka
Tarihi”ni öneririm. Karşıyaka’daki ibadethaneler dediğimizde aklımıza hemen
Çarşıdaki Mustafa Kemal Paşa Camisi gelir, bir diğeri de adıyla sokağı
özdeşleşen Kilise. Mustafa Kemal Paşa Camisi ile ilgili yazımızı Karşıyaka
LIFE’ın 2012 yılı Ağustos sayısında bulabilirsiniz.
Karşıyaka tarihine baktığımızda Karşıyaka’da
Rumlar, Levantenler, Ermeniler, Yahudiler ve tabi ki Türklerin ibadethanelerini
görüyoruz. 19. Yüzyıl ikinci yarısında Ermeni ve Rum nüfus aynı yıllarda
Karşıyaka’ya yerleşmeye başlamışlardır. Resmi kayıtlarda 1888 yılında
Karşıyaka’da Rum – Ortodoks kilisesi olduğu bilinmektedir. Yunan işgali
sonrasına kadar geçen yaklaşık 40 yıllık sürede Agias Annas (Bugün Ankara
ilkokulu), Zamodohos Piki (Alaybey), Agios Yoannis (1729 sokak), Agias Marinas
(Alaybey), Metamorfosi tu Sotiros (Bostanlı), Agios Dimitros (Kara Bostanlısı) kiliseleri Rum cemaate hizmet verdi.
Bu kiliselerle ilgili görsele maalesef ulaşamadık.
Aynı dönemde iskeleden inince sağdan ikinci sokak Ermeni
muhiti olup, bu sokakta bir kilise bulunduğu bir çok tarihi kaynakta
belirtilmektedir.
Levantenler ise Karşıyaka’ya Buca ve Bornova’dakilere
kıyasla daha sonraları yerleşmişlerdir. İlk Katolik kilisesi Agia Eleni’dir. 1903
yılına gelindiğinde kilise küçük gelmeye başlamış, bu dönemde Alaybey’de de bir
küçük kilise yapılmıştır. Aynı dönemde bugün de hizmet veren St. Helen kilisesi
de yapılmış. St. Helen Kilisesi’nin mimarı 1854 ve 1929 yıllarında İzmir’de
yaşayan ve Konak Saat kulesinin de mimarı Raymond Charles Pere’dir.
Yine 19. Yüzyılın sonlarında birkaç
varlıklı Yahudi ailesi Karşıyaka’ya taşınmıştır. 1881-1882 yıllarında Alaybey
Tramvay sokağında Mezaket Arabim havrasının temelleri atılmış. Karşıyaka’daki
Yahudi cemaati Alsancak’a taşınınca havra harabeye dönmüş, 1990 yılında Karşıyaka
Belediyesi kültürel kullanım şartıyla havrayı devir alıp 2000 yılında Türk
Sanat ve Halk müziği konservatuarı olarak hizmete açmıştır.
Müslüman cemaat ise Karşıyaka’da önceleri demiryolunun kuzeyinde
oturuyordu. Daha sonraları çarşı, sahil ve Bostanlı’ya doğru yerleştiler. Bu
gün İzmir Müftülüğü kayıtlarında 34 cami görülmektedir. Ama Karşıyakamızda ilk
cami yine Karşıyaka LIFE’ın 2014 Nisan sayısında anlattığımız Çömezzade Hacı
Mehmet Efendi’nin yaptırdığı Soğukkuyu camisidir. 1874 yılında yapılmıştır. Zübeyde
Hanım Kabrinin yanında olan Osman Paşa cami ise 1901 yılında yapılmıştır.
Herkesin bildiği Kemalpaşa Cami 1962 yılında ibadete açılmıştır.
1900’lü yılların başına gittiğimizde üç dinin cemaati, hatta Rum
ve Ermenileri düşündüğümüzde, dostça yaşayan Karşıyakalılar bunu başarmış
yaşıyorken, bu gün neden dünya başaramıyor?
Peygamberimiz
Hz. Muhammet bütün insanlık âlemi için şöyle der; “Dünyadaki bütün insanlar bir
ağaca benzer. Ağacın yaprağı çiçeğine benzemez, çiçek meyveye benzemez, meyve
ağacın köküne benzemez. Kök, dallara budaklara benzemez; hele bir meyve
ağacının çekirdeği ağaca hiç benzemez. Ama bu birbirine benzemeyen zıtlıklar
bir araya gelince ağaç meydana gelir”.
Tarihten
ders alsak; bu çeşitlilik belki de Allah'ın bizlere lütfudur. Ama biz “din,
din, din” diye diye, gerçek dini de, din sahibini de unuttuk. Peygamber
efendimizin dediği gibi bir bütünün parçaları olduğumuzun farkına varırsak ve
bunu unutmazsak, insana yakışır şekilde birlik içinde yaşayabiliriz.
Yorumlar