İKİ FİLM BİR ARADA: YAZLIK SİNEMALAR
Ülkemizde 31 Mayıs tarihinde başlayan ve yaşamımızda kilometre taşı olacak
gelişmeler karşısında çok yazma isteğim yok. Ama hayat bize hep “sahne” diyor.
İşimize gidiyoruz, sorumluluklarımızı, sözlerimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz. Böyle düşününce programı bozmayalım dedik ve aylar önce kafama
koyduğum, bir yaz klasiği olan Karşıyakamız’ın
Yazlık Sinemalarını sizlerle paylaşmaya karar verdim. Önce bir şiir ile
başlayalım. Murathan Mungan’nın 1989 yılında çıkan “Yaz Sinemaları” şiir
kitabında şöyle dökülür satırlar;
Düşlerin park ettiği; açık hava
sinemaları
duvarları yıkılmış hayaller
çıkarır karanlık salonlardan
kış uykularını
sokağın, karşı pencerelerin,
gökyüzünün ortasında
hayata yakın dururdu perdenin
yalanları
bundandı inandırıcılığı
yazları park sineması
beyaz badanalı
taşra gecelerinde
localardan seyredilen
fildişi hayatlar
sırtımızda çocukluğun hırkaları
yüreğimiz simli serinlik,
avuçlarımız ayçekirdeği
arka sırada samanyolu,
çobanyıldızı, cenup ve kutup
pembe balkonlarda otururlardı
komşularıyla
dünyanın en mutlu aileleri
balkonları yazlık sinemaya
bakanlardır
sanırdım.
Yaz ayının gelmesi ile Karşıyakamız sıcak günlerini yaşamaya başladı. Çocukluğumuzda
televizyonlar yoktu, baharın ve ardından yaz mevsiminin gelişi, sokak demekti
bizim için. Bir de yazlık sinema. İki film bir arada. Tabi her akşam filmler
değişmezdi. 3 akşamda bir yeni film gelirdi.
Alaybey’de otururken, Alaybey çarşısında Cihan Sinemasına sık giderdik.
Evden minder götürür, sinemada çiğdem, gazoz alınırdı. Ama filmi seyrederken
annemin kucağına kıvrılıp uyduğum çok olmuştur. Allahtan ev yakındı babamın
kucağında eve dönerdim. Cihan sinemasında zaman zaman konserler de olurdu. O
konserleri de hayal meyal hatırlarım. Yine Alaybey’de diğer bir sinema da Şan
Sinemasıydı. Alaybey istasyonunun arkasındaydı. 1969 yılının yaz başında
çarşının paralelindeki 1712 sokağa taşındık. Yazlık sinema alternatiflerimiz
arttı. Kaymakamlığın olduğu yerde Beyazıt ve Hayal Sinemaları. Banka Sokağında İpek Sineması. Zübeyde Hanım
Caddesinden Bahriye Üçok Bulvarı’na dönülen köşede Ferah Sineması. Şimdiki Avlar
Pasajının çıkışındaki 1713 sokaktaki Zafer Sineması. Kemalpaşa Camii’nin
karşısında Melek Sineması. Şimdiki Subaşı Pasajının olduğu yerde Gül Sineması
vardı. Gül sineması bizim taşınmamızdan 1-2 yıl sonra yıkıldı ve mevcut pasaj
ve apartman yapıldı. Bunların dışında babamın çok yakın arkadaşı, nikâh şahidi
Asım (Efil) amca’nın Karşıyaka Ortaokulu sokağındaki Simeranya sineması. Hiç
gitmediğim Reşadiye sokağında Rüya Sineması. Hatırlayamadığım iskelenin
karşısındaki postane sokağında Duygu Sineması. 50’li yıllarda Karşıyaka
kitaplarında yazan şimdiki Osmanbey Parkı’nın iç tarafındaki Holivud Sineması
akla gelenler. Bostanlı’ya gidersek, iki sinema karşımıza çıkar. Biri o dönemki
balıkçı iskelesine çıkan şimdiki Bostanlı İş Bankası'nın karşısındaki Grup
Sineması, diğeri ise Bostanlı’da teyzemlere gittiğimde Fatih abinin bizi
götürdüğü Bostanlı Köprü Durağında, dere kenarındaki parkın yanında Sayanora
Sinemasıdır. Şöyle bir saydığımızda 13 yazlık sinemayı Karşıyamız’da görüyoruz.
Her akşam ayrı ayrı filmler. Çekirdek seslerine karışan heyecanlar, duygular.
Sinemalarda şimdiki gibi rahat koltuklar yoktu. Birbirlerine telle bağlı
tahta sandalyelerin verdiği rahatsızlığı ya evden götürdüğünüz veya sinemadan
para ile kiraladığınız minder ile azaltabilirdiniz. Akşam sinemaya gideceksek
annem öğlen uykusuna yatırırdı, böylelikle filmin tamamını izleyebileceğimi
düşünürdü. Ama her nasılsa filmin ikinci yarısı başlar başlamaz gözlerime yoğun
bir ağırlık çökerdi nedense. Bütün mahalle sinemada olurdu. Şimdi sinemalarda
ne kadar da az rastlıyoruz sevdiklerimize, yakınlarımıza. Film başlamadan önce
yüksek volümlü dönemin şarkıları çalınırdı. Filmi izlerken ses kesildiğinde
“sesss” veya film koptuğunda “makinist” bağırışları olurdu. Makinist hiç
görünmezdi. Kulübesinde oturur ancak küçük bir kare delikten uzun ve güçlü
beyaz ışığı görebilirdik. Çekirdek ve gazozdan başka alaska frigo da satılırdı.
Üzeri kakao kaplı soğuk, içi daha katı, farklı çikolata- kakao- pekmez -
keçiboynıuzu karışımı bir dondurma. Dışı sarı yaldızlı bir alüminyum kaplıydı. Sade
ve portakallı Su-Ga ve Cincibir gazozları ile kola ve sade gazozu olan Vinako
ve Sinanko’yu hatırlarım. Bu kolalar şekerli – karamelli gazoz gibiydi. Bu
markalar sadece yaz aylarında ortaya çıkardı. Mevsimlik gazozlardı. Sinemada
satıcının o gazozu açmasının bile bir raconu vardı. Sinemada filmden sıkılan
çocukların koridorlarda veya sahne önünde dolaşması sıkıntı verirdi. Annemiz,
babamız bu konuda bizlere evde sıkı sıkı tembihler ederdi. Film başlayınca
arada bir kafamızı kaldırıp başımızın üzerinde yıldızlara bakardık. Uçsuz
bucaksız gök yüzüne. Çıkışta yüzümüzde tebessüm, gözlerimizin önünde filmden sevdiğimiz
sahnelerle, konuşa konuşa evin yolunu
tutardık.
Şimdi bu satırları okuyanlar “yazlık sinema da ne” diyebilirler. Çünkü Kışlık sinemalar da vardı. Elif, Efes, Ses, Melek gibi. Kışlık sinemalar şimdiki gibi AVM’lerde olduğu gibi küçük küçük salonlarda değildi. Sinema salonu dedin mi alt katı, balkonu ve locaları olurdu. Bu büyük sinemalarda klima da olmayınca yaz geldi mi kapanırdı. Yazlık sinemalar açılırdı. Karşıyaka’da son yazlık sinema Zafer Sineması 1980’li yılların ilk yarısına kadar hizmet verdi. Üniversitedeydik, arkadaşlarla iyi bir film geldi mi giderdik. 1986’da otopark oldu. Sonra yıkıldı ve iş hanı yapıldı. Diğerleri gibi. Yazlık sinemalar sadece anılarda ve hafızalarda kaldı. En azından kendi adıma ben o dönemleri yakalayabildim ancak bizden sonraki dönemin çocukları, yazlık sinemaların ne tadını bilebildiler, ne de keyfini çıkartabildiler. Bu satırları okuyup özlemiş olabilirsiniz. Ya da hiç gitmeyenler denemek isterler. Bir yaz tavsiyesi; Çeşme Ilıca’da hala yazlık Site sineması açık, buraya gidip nostaljik bir gece geçirebilirsiniz. Umutlu yaz ayları bizlerle olsun.
Yorumlar