Cehennem Sıcağı ve Yıkılan Geçmiş (Özsaruhan Evi)

(Karşıyaka LIFE'ın 2011 Eylül sayısında yayınlanmıştır)
Haziran ayı sonuna doğru dostlar ile konuşurken aklıma yıllar öncesinin The Long Hot Summer dizisi aklıma gelmişti. 1958 de filmi çekilmiş, 1964 – 1965’de dizi olmuş, 1978 yılında TRT de “Cehennem Sıcağı” ismi ile gösterilmişti. Anımsayanlar olacaktır, başrolünde Roy Thinnes oynuyordu. Biz ailecek merakla izlerdik. Dizinin ana karakteri Ben Quick kundakçılıkla suçlanan birisi idi ve güneyde bir kasabaya gelip oranın en zengin ailesi Varner'ların yanında işe başlıyor ve olaylar gelişiyordu. 1985 yılında çevrilen tekrar dizisinde ise başrol oyuncuları Don Johnson ve Cybill Shephard oldu. TRT 1'de iki kez aynı isimle yayınlanmış ancak ilki kadar ilgi çekmemişti. Durup dururken aklıma gelen bu dizi aslında pek hatırlanmaz, galiba içime malum olmuş ama 2011 yazı benim için gerçekten uzun ve sıcak geçiyor. Özellikle Temmuz ayı sonunda babamın ciddi bir rahatsızlık geçirmesi; yoğun bakım, hastane, doktor üçgeni içerisinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Hayat da bu süreçte tüm hızı ile akıyor. Zaman zaman durup düşünüp neleri ıskalıyor, neleri ihmal ediyoruz.



Bu koşuşturma içerisinde Ağustos ayının dördünde değerli dostum Vehbi Moğol’un bir e-postası ile üzücü bir haber aldım. E- postada Yalı caddesindeki Özsaruhan evinin yıkılmaya başladığını belirtiyor, yanında bir de fotoğraf yolluyordu.



Biz Karşıyakalılar hep sahilimizdeki eski evlerin, deniz banyolarının olduğu resimlere bakıp hayıflanırız, keşke koruyabilseydik diye. Ama şimdi 1950’lerde yapılanı da kaybediyorduk. Hemen mimar arkadaşlarımı aradım, bina tescilli değil mi? Nasıl yıkılıyor diye? Mimarlar Odası İzmir Şubesi yanıtı şöyle oldu. “Oda tarafından yapılan başvuru üzerine, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 2.12.2010 günlü karar ile "İkinci Grup Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" olarak tescillenen yapı, Koruma Kurulu'na sunulan "bilimsel raporlar" ın binanın tescile değer olmadığı savları sonucu, yine aynı kurulun 16.06.2011 günlü yeni bir kararı ile tescilden düşürüldü. Kararın iptali için Şubemiz tarafından dava açılmasına rağmen, yapı 1 Ağustos tarihinde yıkılmaya başlandı”. Yani koruma kurulundaki bilimsel raporlar bu yapının tescile değer olmadığını belirtmiş (!).

Karşıyaka'da Yalı Caddesi üzerinde yer alan Özsaruhan Evi, mimar Ziya Nebioğlu tarafından 1950-53 yıllarında tasarlanmış ve inşa edilmişti. Bu yapı, mimarın Amerikan modernizmi etkisinde şekillenen tasarım anlayışını yansıtan örneklerden biridir. Mimari nitelikleri ve değerleri tanımlanan Özsaruhan Evi, Türkiye'nin modern mimarlık mirasının nitelikli bir örneği ve 1950'lerin modern konut kültürünün bir temsilcisiydi.



Mesleğim mimarlık değil, ancak Karşıyaka hakkında az da olmayan bir arşive sahibimdir. Hemen kütüphaneme girip Mimarlar Odası İzmir Şubesinin 2006 yılında Karşıyaka’ya ayırdığı sayısı buldum. Bu dergi akademik ve prestijli bir dergidir. İçindeki yayınlar akademisyenlerin kariyerlerinde önemli yer tutar. İşte bu derginin 36 ile 39. sayfaları arasında DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Yasemin Sayar’ın “Mimar Ziya Nebioğlu’nun 1950 – 1960 Yılları Arasında Karşıyaka’da Gerçekleştirdiği Konut Çalışmaları” makalesinde Mimar Ziya Nebioğlu, Özsaruhan Evi, Paya Apartmanı (Karşıyaka Stadı sokağına girmeden üç katlı apartman) ve Palmiyeli Sokak Samim Kocagöz Evi anlatılmış. Yani bina ve mimarı, literatürlere girerek bilimsel değerini yıllar önce bulmuştu.



Mimar Ziya Nebioğlu 1915 – 1975 yılları arası yaşamış. ABD’de Florida Üniversitesinde mimarlık eğitimi almış. 1948’de Türkiye’ye dönerek serbest mimarlığa başlamış. 1960’a kadar Karşıyaka, Alsancak, Güzelyalı, Söke’de çok sayıda bahçeli konut, az katlı aile apartmanı okul ve sinema tasarlayıp inşa etmiş. En önemli eseri 1965’de inşa ettiği Nebioğlu Tatil köyüdür. Karşıyaka’mızda ise Özsaruhan evi (yeni yıkıldı), Paya apartmanı, Tabak 1 ve 2 ile Selimgil Apartmanları. Kemalpaşa Caddesinde Sami Bey Apartmanı (yıkıldı), Şinasi Karaosmanoğlu evi, Samim Kocagöz, Vahide Kocagöz evleri başta olmak üzere bir çok eseri vardır.

Yıkılan Özsaruhan evi, Nebioğlu’nun en dikkat çekici eserlerinden bir sayılmaktadır. Konunun uzmanları, Özsaruhan evinin meslek hayatı boyunca tutarlı bir çizgi uygulayan mimar Nebioğlu’nun mimari dilinin Amerika’da aldığı eğitime paralel olarak modern mimarlık olarak tanımlanmıştır. Nebioğlu eserlerinde, Amerikan modernizminin özellikle de F.L. Wright’ın “organik mimarlık” başlığında topladığı ilkeleri özellikle Özsaruhan evinde kullandığı görülmektedir. Mimar Ziya Nebioğlu Özsaruhan evinde; Wright’ın ekolünde yataydan yayılma, geniş saçaklı az eğimli çatılar, malzemenin doğal dokusunun ve renginin vurgulanması ve doğal çevreyle bütünleşmesi izlenmektedir. Geniş ön ve arka bahçe arasında mekânsal akış ve görsel bütünlük sağlanmıştır. Evin içerisinde geniş bir giriş holü, görkemli bir ahşap merdiven ile üst kata çıkılır. Deniz cephesinde günlük yaşam mekânı, sokak cephesinde kiler, ütü odası, yardımcı odası vardı. Girişte sağ tarafta kalorifer dairesi ve servis, barbekü mekânları vardı. Evde üst katta sol tarafta iki ana salon ve yemek bölümü, mutfak, sağ kolda banyolu ebeveyn odası ve diğer odalar bulunmaktaydı. Şömine taş kaplama duvar ile dışarıdan görülürdü. Evde yerden ısıtma ve giriş katını gören özel dürbün sistemi 1950’li yılların mimarisi açısından önemli detaylardı.

Özel dürbün sistemi


Evet evi göremeyenler için Özsaruhan evini böyle özetleyebiliriz. Bilim insanları özellikle İzmir’de bu benzer yapıların yıllardan beri korunması gerektiğini belirtiyorlar. Özsaruhan evini koruyamadık, gerçi yandaki siyah beyaz fotoğrafa bakınca bu evin sağındaki Birseller’in ve solundaki Kocagözler’in evlerini de koruyamadığımızı görüyoruz.



Yani kentleştikçe modernleşiyor muyuz? Yenileniyor muyuz? Ne kadar estetik binalar yapıyoruz? Karşıyaka’da, Bostanlı’da, Yeni Girne’de koca apartmanların üzerine yazılan müteahhit adları, yada firma isimleri ne kadar estetik. Yoksa estetik olan Ziya Nebioğlu’nun Paya apartmanı mı?

Ülkemizde nerdeyse tüm şehirlerde gözlemlenen bu kabuk değiştirme, kentin büyümesi, dokunun yenilenmesi o kentin ortak belleğini, kent kültürünün nasıl yitirildiğinin bir göstergesidir. Yeri geldiğinde “Biz Karşıyakalıyız” diyoruz. İzmirli olarak karşı duruşlar ile gündeme geliyoruz. İşte şimdi karşı durma zamanı. Özsaruhan evi gibi benzeri yapılar ailelerce şu veya bu nedenle elden çıkarılabilmektedir. Bu durumda iş yerel yönetimlere ve özel idareye yani valiliğe düşmektedir. Bu tip mekânları koruyarak, özel idare bütçesinden kamuya kazandırılıp, toplumun faydasına sunulabilir. Özsaruhan evi bir “Mimarlık Anı Evi” olamaz mıydı? Aksi takdirde yitirilenler, yitirileceklerin arkasından böyle yazılar yazarız. Karşıyakalıyım diyen, Karşıyaka’da yaşayan teslim olmaz, karşı duruşu vardır. İlerleyen bir sayıda bu karşı duruşların örneklerini yine bu köşeden paylaşırız. Unutmayalım Karşıyaka’ya tutunabilmek için gözümüzü ve gönlümüzü kapamamalıyız.







Yorumlar

ozgrkdn dedi ki…
en son verilen garden partiyi anımsadım,,tesadüfen yoldan geçerken gördüğüm,,
yürüyüş güzergâhımda ve 5.kuşak bir Karşıyakalı olarak her önünden geçişimde durup ot bürümüş giriş yoluna baktım uzun süre..ne yazık..insanımızda bir cehalet ki..yeter dedirtiyor ,,,,

Popüler Yayınlar