KARŞIYAKA AÇIK HAVA TİYATROSU



30 Temmuz 2012 Pazartesi akşamı Karşıyaka Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosunda Yılmaz Özdil’in yazılarından sahneye konulan “İsim, Şehir, Hayvan” isimli oyunun galasına gittik. Yılmaz Özdil’in hem İzmirli için hem de ailemizce ayrı yeri olması nedeni ile oyunu bize daha da özel kılıyordu.
Genel sanat yönetmenliğini Gencay Gürün'ün yaptığı, Metin Serezli’nin yönettiği oyunda; Nusret Çetinel, Sabri Özmener, Hülya Gülşen, Bilal Çatalçekiç, Burcu Kazbek, Taner Ergör, Banu Çiçek, Yeliz Şatıroğlu, Levent Çimen, Aybar Taştekin, Serdar Aslan, Alev Azyok, Zafer Aslan, Anıl Yülek rol alıyor. Tiyatro İstanbul'un sahneye koyduğu bu kabare oyun beni zaman zaman, sahne sahne yıllar öncesine, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın Devekuşu Kabare tiyatrosunun oyunlarına götürdü. Tabi bunda Saygın Delibaş ve Fethi Kantarcı’nın etkisi çok önemli. Her ikisi de çok genç. Oyun sonunda Yılmaz Özdil’in her ikisini de ayrı bir muhabbetle kutlaması bunun en önemli deliliydi.

İlk oyun için Karşıyaka’nın seçilmesi tesadüf değildi. Karşıyakalının reflekslerine ve Karşıyaka’nın bereketine güvendikleri belliydi. Aslında sanatçılar Karşıyakalı’ya, İzmir’e hep dikkatle bakmıştır. İzmir Fuarı yıllarca bu konuda bir nirengi taşı olmuştur. Ama gel gör ki Haşmet Babaoğlu Zaman gazetesine geçen ay verdiği bir röportajda şöyle demişti; “İzmirlilerin çok tuhafına gidecek ama Türkiye'de kültürü en zayıf şehir İzmir. Bütün İzmirliler kendilerini çok kültürlü zannediyorlar, hayır! Yaşam tarzındaki ferahlıkla, kültür aynı şeyler değil!..Bir Konya, bir Malatya, bir Diyarbakır, bir Maraş çok ciddi kültürel alt zeminlere sahiptir. İzmir'in yok böyle bir şeyi!.. İzmir üzerine bir şeyler yaz. denildiğinde 50 yıldır aynı adama yazdırılır! Şiir günü düzenleniyor, 1940'ların şiirleri okunuyor. İzmir'in iyi romancıları çıktı, İzmirliler okumuyor”. Sayın Babaoğlu’nun yazdıkları konusunda iki konu var çelişkili olan. Birincisi İzmir’li kitap okur. Son veriler ile en çok kitap okunan iller arasında İzmir 3. Sırada. Kitap satışında yine aynı durumda. Sinema, tiyatro, konser İzmir’li için her hafta ayrı bir mekânda. Sayın Babaoğlu’na gerek İzmir’den gerekse İstanbul’daki İzmirlilerden gereken tepkiler geldi. Aslında Babaoğlu kendisinle de çelişti. Üç yıl önce Sabah gazetesinde ne yazmıştı? “İnsan bir şehri bu kadar çok özler mi?... Öyle bağlanıyorsun ki İzmir’e, bir daha kopman zor”. Neyse satırlarımızı Haşmet efendiye cevap vermekle doldurmayalım. Ben bir başka üstadın satırlarına sizi götüreyim. Sayın Doğan Hızlan yıllar önce şu soruyu sormuştu.  “İzmir’de operaya en çok kim gider? …Sorunun cevabını hemen vereyim; Karşıyakalılar. Yani kendilerine 35.5 diyenler. Operayı çok seven İzmirli bir yazar arkadaşıma sordum: İzmirliler operayı ne kadar seviyorlar, gelenler her temsili dolduracak sayıya ulaşıyor mu? Doluyor, dedi, seyircilerin çoğunluğu Karşıyaka’da oturanlar, ardından Hatay geliyor. Alsancaklı bir dostum, sohbeti kesip, peki biz Alsancak’lıların durumu nedir, diye sorunca, yazar arkadaşım, siz sonradan geliyorsunuz, dedi. Hoşuma gitti bu açıklama… Bu sonuç üzerine arkadaşımdan bir Karşıyakalı profili çıkarmasını istedim. Yani, diye söze başladı, sen benden 35.5'ları anlatmamı istiyorsun. Gene beni şaşırttı. Karşıyakalılar kendilerine 35.5 derlermiş. Malum İzmir’in trafik kodu 35, yarım artı koymuşlar kendilerine. Arabalarının arka camlarına da otomobil plakası biçiminde bir plaka koyarlarmış ve 35 1/2 diye yazarlarmış. Yazının amacı, şehirler, semtler arasındaki farkı incelemek değil. Genelde operayı çok sevenlerin, yarım derece farklarını hoş görmelerini isterim, okurlarımdan.”
Bugüne baktığımızda Karşıyaka genelde sanatın, konumuz olan tiyatronun kent yaşamı içindeki önemini bilen; bunun  uygar insan ilişkileri için ne denli vazgeçilmez bir olgu olduğunun bilincinde olanların yaşadığı bir yerdir. Bulunduğumuz coğrafyada antik dünyanın en zengin kentleri vardı. Bu kentlerde Odeon ve Tiyatro yapılarını hala görüyor ve hatta kullanıyoruz (göremeyenlere selam olsun !).
Tarihsel süreçte ve kent kültüründe önem taşıyan insan-sanat ilişkilerine “tiyatro” sanatının tüm öteki sanatlardan daha çok, daha ağırlıklı bir yeri ve işleve sahip olduğunu görüyoruz. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Ünlü yazar Bernard Shaw şöyle demiş; Tiyatronun amacı: Günlük yaşantılar kargaşalığından anlamlı olayları seçerek ayırmak; aralarındaki ilişkiyi belirtecek şekilde düzenlemek; Böylece bizleri, bu korkunç karışıklığın şaşkın seyircileri olmaktan kurtarıp dünyayı, dünyanın geleceğini kavrayan akıllı insanlar yapmaktır.”
İsim Şehir Hayva oyununda da olduğu gibi Karşıyaka Bostanlı Açıkhava Tiyatrosunda yüzlerce kişi ortak bir olayı paylaştık. Biletlerini günler öncesinden aldık. O gün tiyatroya biraz erken gittik. Ve tiyatronun karşısındaki bir mekana oyunu izlemeye gelen yine bir grup tiyatrocu (Ozan Güven, Özgü Namal ve arkadaşları) ile karşılaşıp sohbet etme olanağı bulduk. Karşıyaka açık havayı lokasyon olarak çek beğendiklerini söylediler. Tiyatro başlamadan fuayede dostlukları tazeledik. Güncel konulardan konuştuk. Oyun başladığında tüm kitle çok geçmeden tek bir organizma gibi birlikte soluk almaya, aynı şeyleri görmeye, düşünmeye, tepki veremeye, gülmeye, alkışlamaya başladık. İnsanı, insana, insanla ve insanca anlattı. Alman edebiyatçı, felsefeci August Wilhelm Schlegel bu olayı şöyle tasvir etmiş Bir tiyatro, bütün halka, kendine çekidüzen veren bir kadının ayna karşısında yaptığını yaptırır”. Büyük bir keyifle tiyatrodan çıktığımızda aklımızda nefis bir tad kalırken, dar sıralar, biçimsiz koltuklar nedeni ile vücudumuz ağrı içerisindeydi.
Maalesef Bostanlı Açıkhava tiyatrosu, gerçek adı ile Bostanlı Suat Taşer Açıkhava tiyatrosu Karşıyaka’ya, Karşıyakalıya yakışmıyor. Yeri muhteşem, otopark derdi yok. Girmeden önce bir şeyler yiyebiliyor, bitince bir çay içerek evine gidebiliyorsun. Tam bunları düşünürken Karşıyaka Belediyemiz tiyatronun yenileceği haberini duyurdu. Binanın üzeri açılır kapanır olacağı ve 12 ay hizmet verecek şekilde planlanmış. Ancak sahnenin sağı ve solundaki koltuklar sahneye hâkim değil. Umarım koltuk sayısı ve izleme düzeni de, fuaye ve kulisi de Karşıyaka’ya yakışan şeklide yapılır. Aksi takdirde belki yeni bir proje ile yeniden yapılması daha iyi olacaktır.  Tiyatronun kentin kültür hareketlerinin dinamosudur. Bu gün belediyelerimizin bırakın tiyatro salonları yapmasına, birbiri ardından salonları kapatması veya şehir/belediye tiyatro faaliyetlerini durdurulduğu günlerde Karşıyaka’mızdaki tiyatronun kıymetini bilelim.

Yorumlar

ozgrkdn dedi ki…
Yeni tiyatro binasının üzerinin kapalı olması kış için düşünülmüş olsa dahi eski antik tiyatro görüntüsü her zaman ilk tercih olmalıydı,burası Ege,tarihi antik bir tiyatro,Roma gibi; bize daha çok yakışırdı.Çelik ve cam yığınlarından,plastikten gına geldi artık.

Popüler Yayınlar