Ve...SOĞUKKUYU KABRİSTANI
Ekim ayı
sonunda Kurban Bayramını yaşayacağız. Bayramlar adı üzerinde mutluluk günleri,
bu mutlu günlerde ister anılara dönelim ister bu günü yaşayalım; bazı tekrarlar
vardır. Kimimiz “Nerede o eski bayramlar” der. O sırada kulağımıza başka bir
ses anılar içerisinde gelir… “Hadi kızım/hadi oğlum, baban nerdeyse camiden
gelir, kalk hazırlan!”. Büyüklerimizin ellerini öpmek için sıraya girmeler,
küçüklerin bayram harçlığı beklemeleri. Alınan bayramlıkları giyebilmek için
bayram sabahını beklemek. Daha çok sayabiliriz. Bayramlarda geçmişteki tatlı,
doyumsuz bayram günlerini anıp, sevdiklerimizi yüreğimizde yaşatarak, biraz da
burukluk içerisinde geçmişe dalıp gideriz zaman zaman. Bayram geleneklerimizden
biri de kabir ziyaretleridir. Belki de soğuk gelecektir bu satırlar. Ama doğum
ne kadar gerçekse, ölüm de bir o kadar gerçektir. Herkesin kapısını çalacak.
Tek başına geldiğimiz gibi, yine tek başımıza gideceğiz. Anıları,
sevdiklerimizi ve maddi, manevi parçalarımızı bırakarak.
Karşıyakamız’ın
ilk mezarlığı Soğukkuyu. Bu gün her ne kadar anlaşılamaz bir sınır çizgisi ile
Bayraklı sınırında kaldıysa da, Karşıyakalılar için özel bir yer. Hepimizden
bir parça orada. Benim dedem Mehmet Çetinçiftçi de burada yatıyor. Şehir merkezleri
ne kadar kalabalıksa, mezarlıklar da bir o kadar kalabalık. Buna karşın
şehirler ne kadar gürültülü, ancak mezarlıklar o kadar sessiz…
Aslında mezarlıklar
bugün kişilerin geçmişlerine olan bağlılığı kadar, toplumların tarihleri ve
güzel sanatla olan ilgilerini de belirten anıtsal eserlerdir. Fakat ne yazık ki
uzun yılların etkisi bazı mezarlıkları hırpalıyor. Oysa yurt dışında önemli
şehirlerin mezarlıkları bir “açık hava müzesi”. O mezarlıkta yatan şahsiyetler
veya her biri birer sanat eseri olan o güzel mezar taşları zamana not düşüyor.
Osmanlı mezar taşlarına bakarsanız ne farklı şeyler anlatıyor. Ayrı bir
uzmanlık konusu. İnsanlar sevdiklerinin ardından, onları unutmayacaklarına
dair ne sözler verilmiştir. Mezar yazıtları, gidenden çok gidenin durumunu
örnek göstererek yaşayanlara ulaşma kaygısı içindedir. Bence yazan veya yazdıran
da aslında o anın acısı içinde duyguları kaleme alırken, iletisini herkesten
çok bu sözleri sanki kendilerine söylüyor gibi gelir bana.
Yurt dışına
çıktığımızda mezarlıklar sanki bir botanik bahçesi. Paris Père-Lachaise Mezarlığı, Moskova Bovodeviche
Mezarlığı, Berlin’deki Dorotheenstädtischen mezarlıkları
ilk akla gelenler. İki ay kadar önce Berlin’deki bu mezarlıkta; ünlü düşünürler
Hegel ve Fichte, yazar Bertolt
Brecht ve eşinin mezarlarını ziyaret etme fırsatı oldu. Mezarlıktan çıkınca kafamda
şu düşünce oluştu; bir şehrin büyüklüğü, bağrında misafir ettikleri
oranındadır. Tabi her gittiğim yerde yaptığım gibi bu mezarlıkta da Karşıyakamız’ın
Soğukkuyu’su ile kıyaslamaya çalıştım. Karşıyakamız’ın
Soğukkuyu Mezarlığı da bir o kadar eski bir mezarlık, içindeki upuzun
yaşlı gövdeli çam ağaçları, serviler yüz yaşını aşmış ve bizler için bir o kadar önemli insanı toprağında barındırdığı aklıma
geldi. Karşıyaka tarihinin bir aynası. Ara sıra gidip yüzleşmemiz gerek.
Karşıyaka Soğukkuyu Mezarlığı iki bölüm; eski mezarlık yolun tam
karşısındaki kısım, cami tarafında ikinci bölümü vardır. İki taraf bir yol ile
ayrılmıştır. Eski bölümün sol arkasında Hıristiyan Mezarlığı vardır ki burada
da Karşıyakalı çok önemli Levanten ailelerin mezarları bulunmaktadır. Değerli
Yazar Yaşar ÜRÜK’ün Atadost Yayınlarından çıkan “Şu Bizim Karşıyaka” kitabının
bir bölümünde eski Soğukkuyu mezarlığının farklı bir yerde olduğundan söz
edilmektedir. Yine Sayın Yaşar AKSOY da
“Karşıyaka ve Kaf Sin Kaf” kitabında Soğukkuyu mezarlığında bir gezinti
yapmaktadır.
“Ruhları şad olsun” diyerek sonsuz uykularını Soğukkuyu’da uyuyan bazı
adları analım. Divan şairi Ali İffet (1941), Tanburi Ali Efendi (1890),
Piyanist Mehmet Şevket Efendi (1925), Mızıka-i Humayun ve Cumhurbaşkanlığı
Bandosu şeflerinden Ahmet Yekta Madran (1950), Keman sanatçısı İsmail Efendi,
Udi Osman Ebinç (1964), Kuvayi Milliye direnişçilerinden Tahir Bor (1973),
Bektaşi Şeyhi Behçet Tonak (1940), Hoca Mithat kütüphanesine adı verilen Mehmet
Mithat Arukan (1966), Şair Tokadizade Şekip (1932), Geçmiş dönem Cumhurbaşkanlarından
Kenan Evren’nin anne ve babası Hayrullah (1952) ve Naciye Evren (1983),
Sanayici Durmuş Yaşar (1982). Şu anda dördüncü, beşinci nesillerini yaşayan bir
çok Karşıyakalı ailenin aile kabirleri veya büyükleri yine Soğukkuyu’da. KSK’ye
hizmet vermiş; Tibet Kızılcan, Erol Baş, Ali Ulvi Kiremitçiler, Gode Cengiz,
Suat Gürbüzer, Lütfü Aksoy, Mümtaz Tarhan, Emin Birsel, Niyazi Mesta, Zeki
Şensan, Ahmet Tuna ve burada yazamadığımız ya da Soğukkuyu’da yatmayan
niceleri. Soğukkuyu mezarlığını bize her fırsatta hatırlatan sevgili Sancar
MARUFLU’yu burada anmadan geçemeyeceğim. Onun önderliğinde bir çok Karşıyakalı
ve Kaf Sin Kaf’lıyı vefat günlerinde kabirleri başında anmaya çalışıyoruz. Sağ
olsun var olsun. Diğer yandan bu sayfada paylaştığımız güncel ve geçmiş
fotoğraflar için sevgili Vehbi Moğol’a da ayrıca teşekkür ederim.
Soğukkuyu Kabristanının
bir diğer güzelliği Karşıyaka’da yaşamış, Karşıyaka tarihine girmiş Levantenler
de bu kabristanın bir bölümünü paylaşıyor, hala dostca... Hıristiyan Mezarlığı
bölümüne geçtiğimizde genellikle aile mezarlarını görürüz; Penetti, Van Der
Zee, Petrini, Marraccinni, Mellini, Fosler, Corsini ve nice aile mezarlarına
rastlıyoruz.
Soğukkuyu’da her bir
mezar bir tarih; ama bu ay Kurban bayramını kutlayacağız. Değerli okuyucular,
bayramınızı içtenlikle kutlarım. Anmak, anılarla yaşamak
bile bir başka güzellik, bir başka mutluluk. Buna benzer mutlulukları yaşamak
ve ileride anabilmek için lütfen vakit geç olmadan en azından bayramlarda
bizleri, dört gözle yollarımızı bekleyen büyüklerimizi, arkadaşlarımızı,
dostlarımızı ziyaret ederek bayramlarını kutlayalım. Zaman akıp gidiyor. Gün
gelecek eli öpülecek büyük, kucaklayacağımız dost özlemi duyacağımız günleri er
geç yaşayacağız.
Yorumlar