OSMANLI DÖNEMİNDE KARŞIYAKA İBTİDAİLERİ VE RÜŞTÜYELERİ
(KarşıyakaLife'ın 2014 Şubat sayısında yayınlanmıştır)
Sömestr tatili çocukların sabırsızlıkla beklediği tatil ve
ebeveynlerinin başarıları ile övüneceği ya da dövüneceği zamanlardan birisidir.
Tavsiyem; 15 günlük bu kısa tatilde
çocuğunuzla birlikte AVM ile bilgisayar arasına sıkışmadan kısa seyahatler,
olanak yoksa bulunduğunuz şehri bir otobüs abonmanıyla yanında bir gevrek ile
keşfetmek olacaktır. Tabi gezmenin yanı sıra okuyarak. Bu ay köşemize sömestr
tatili ile başlayıp gezi ve okuma ile devam edince yazımızı da Osmanlı
Döneminde Karşıyakamız’daki ibtidai ve rüştiyelere ayıralım dedim.
Osmanlı Devleti
döneminde halka yönelik eğitim öğretim temel olarak medrese sistemine
dayanırdı. Osmanlının klasik yani Tanzimat öncesi eğitim sisteminde birinci
basamak Sıbyan okulları idi. Hemen her mahallede bulunan bu okullar günümüzdeki ilkokulların
karşılığıdır. Genellikle 4 yıllık bir eğitimin yapıldığı bu okullarda erkek ve
kız çocuklar beraber okurlardı. Bu okullarda alfabe, Kuran okuma, dini
bilgiler, güzel yazı gibi temel eğitim verilirdi. Sıbyan okullarında temel
eğitimi alan öğrenciler mesleki eğiteme ya da genel eğitime devam ederlerdi.
Genel eğitimin ikinci ve üçüncü basamağının adı medreseydi. İkinci basamak medreseler ortaokul
ve lise düzeyinde eğitim yapardı. Ülkenin hemen her şehrinde her kasabasında yaygın bir şekilde
bulunan bu ikinci basamak medreseler daha çok dini bilgilerin öğretildiği
okullardı. İkinci basamak medreseleri başarı ile bitirenler imam, hatip,
müftü ve sıbyan mektebi öğretmenliği gibi görevlere atanırlardı. Üçüncü basamak medreseler ise Yüksek
öğrenimin yapıldığı eğitim merkezleriydi. İkinci basamak medreselerde başarılı olan öğrenciler isterlerse
İstanbul, Edirne, Bursa gibi şehirlerde bulunan medreselerde eğitimlerine devam
ederlerdi. Bu medreseleri bitirenler kadı, müderris olarak atanırlar ya da
devlet dairelerinde görev alırlardı.
Klasik dönemdeki
bu eğitim öğretim tarzı Tanzimat döneminde geniş çaplı bir düzenleme
geçirmiştir. 1839
yılında Maarif Teşkilatının yaptığı bir düzenleme ile klasik Sıbyan okullarının
yerine I. Kademe İbtidailer açıldı. Bu okullarda eğitim
öğretim süresi 4 yıl olup, okula devam mecburiyeti erkekler için 6-10, kızlar
için 7-11 yaşları arasındaydı. Sıbyan okullarından mezun olan öğrenciler
isterlerse II. Kademe Rüştiyelere devam edebilecekti. Bu okullarda dini
ilimler, matematik, coğrafya, yazı, resim, müzik gibi dersler okutulmuştur. 4
yıllık bir eğitimin verildiği rüştiyeler 500 haneden fazla olan her kasabada
açılma hedefiyle kuruldu. Rüştiyeyi bitiren öğrenciler sınava tabi tutularak
II. Kademe İdadilerde – Sultanilerde eğitimlerine devam edebileceklerdi. Müslim
ve gayrimüslim çocukların bir arada eğitim göreceği bu okulların eğitim süresi
3 yıl olarak belirlenmişti. Türkçe, Fransızca, mantık, coğrafya, tarih,
matematik, kimya, resim dersleri okutulmuştur. İdadiler seviyesinde kurulan
Sultaniler Fransızca ve Türkçe eğitim yaparlardı. Galatasaray Sultanisi bunun ilk
örneğiydi. Daha sonra Darüşşafaka ve Robert Koleji de sultani tipi açılan okullardır.
Bu okullarda eğitim biraz daha çağdaştı.
Bu ön bilgi ile 1890 yılında gelişim sürecindeki
Karşıyaka’ya gelelim. Osmanlı arşivleri ve salnameler incelendiğinde 1890’ın
son aylarında Soğukkuyu Mahallesi’nde bir ibtidai mektebi açıldığını görüyoruz.
Okulun yönetimi de bir heyete bırakılmış. Bulunabilen paralarla öğretim
ücretlerinin ödenmesine ve okulun iyi bir şekilde idare edilmesine çalışıldıysa
da, Karşıyaka’ya rağbetin artması, yazlıkların daimi mesken olması ve yaz-kış
oturulabilecek evlerin çoğalması üzerine, mektebin var olan gelirleri yetmemeye
başlar. Bunun üzerine, Donanmacı Caddesi’nde 56 mecidiye kira getiren 2 dükkan
inşa edildi. Sonradan, idare işleri, 1908 yılında da hizmet etmeye devam edecek
olan heyete bırakıldı. Bu heyet, her şeyden önce, mektebin gerekli olan
tamirine başlamakla beraber, erkek ve kız çocuklarının bir arada eğitim ve
öğretime devam etmeleri nedeniyle, bunları ayırmak için bir kız mektebi
inşasını düşünerek, 1905 yılında, Bahariye Caddesi’nde halkın yardımlarıyla 200
lira harcayarak yeni bir kız ibtidai mektebi inşasına başladı. Ayrıca okulun
öğretmen, nakış ustası ve bevvabesinin (hademe) maaşlarına karşılık olmak
üzere, Donanmacı Caddesi’ndeki dükkanların bitişiğine, aynı tarzda bir dükkan
daha inşa edildi. Böylece kız çocukları, inşa edilen bu yeni mektebe taşındı.
Soğukkuyu Mektebi de erkeklere tahsis edildi. Kısa bir süre sonra, ihtiyacın
gereği olarak, erkek mektebine muallim-i sani (müdür), kız mektebine de
muallime-i saniye ve bir de muavine tayin edildi. Ayrıca kız mektebine bir oda
ilave edildi. 1908 yılında öğretmenlerin maaşlarının ders ücretleriyle sınırlı
olduğu Karşıyaka ibtidai mekteplerinin gelirleri 30.000 kuruşa yakındı. Bu
mekteplerin 1908 yılındaki durumları şöyleydi 93 öğrencisi olan Karşıyaka Erkek
İbtidaisi; Muallim-i Evvel Hafız Ahmed Efendi, Muallim-i Sani Hafız Emin
Efendi, Bevvab Mehmed Efendi. Karşıyaka Kız İbtidaisi; Muallime-i Evveli Zişan
Hanım, Muallime-i Saniye Nafize Hanım, Muavine Nuriye Hanım, Nakış Muallimesi
Madam Amaya isimli öğretmenlerden oluşuyordu.
Karşıyaka’nın günden güne gelişmesi ve kalabalıklaşması,
mevcudu yüz öğrenciye ulaşmış olan Kız İbtidai Mektebi’nin dar gelmesine sebep
olmaktaydı. Karşıyaka Mekteb-i İbtidaisi’nden yetişen erkek öğrenciler idadi
mektebine gidebildiği halde, kız öğrencilerden hiçbiri rüştiye eğitiminde bile
başarı sağlayamamaktaydılar. Bu durum, her şeyden önce, Karşıyaka’da bir kız rüştiyesine
olan ihtiyacı hissettirmekteydi. Bu yüzden, vilayetten gelen istek üzerine,
tahsis edilen 200 lira ile tek katlı bir rüştiye inşasına başlandı. Bu 200 liranın
maarif yardım hissesinden ve 1321 senesi bütçesinin inşaat düzenlemelerine ek
olarak ödenmesi için, 26 Şubat 1906’da gerekli padişah izni çıktı. Masrafın 165
liralık kısmı halk tarafından ödenecek, bina toplam 365 liraya mal olacaktı. Fakat
Karşıyaka’nın gösterdiği gelişme ve ilerleme, sonradan bu mektebin de
yetmeyeceği kanısını uyandırmıştı. İnşaat daha geniş bir ölçüde tutuldu ve iki
buçuk katlı bir bina yapıldı. Birinci katında ibtidai kız ve ikinci katında rüştiye
kız öğrencilerinin eğitim görmelerine, üç buçuk arşın yüksekliğindeki bodrum
katının da tamamen yemekhaneye ayrılmasına karar verildi. 1905 yılında Bahariye
Caddesi’nde yapılmış olan kız ibtidai mektebinin boş kalacağı düşünüldüğünde, buranın
da erkek rüştiye öğrencilerine ayrılması fikri ortaya çıktı. Böylece hem
erkeklerin, hem de kızların rüştiye mektebine kavuşmaları tasarlandı. Bu yüzden
20 arşın uzunluğunda, 21 arşın genişliğinde ve 16 arşın yüksekliğinde planlanan
inşaata başlandı ve bulunabilen gelirler ve hayırsever halkın yardımlarıyla, gerekli
harcamalar yapılarak, okul, altı ay içinde inşa edildi. 1906 yılında erkek ve kız,
her iki rüştiye okulunun resmi açılış töreni yapılarak, eğitime başlandı. Burada
dikkati çeken nokta, Karşıyaka Kız Rüştiyesi’nin tek katlı ve 365 liraya mal
edileceğinin hesaplanması, fakat ihtiyaçtan dolayı, okulun iki katlı olarak inşa
edilmiş olmasıdır. Masraf da maarif yardım hissesinden ve 1321 senesi bütçesinin
inşaat düzenlemelerine ek olarak ödenekten, elde edilen gelirlerden ve halkın
yardımlarıyla karşılandı. Demek ki, halk da iyi bir şekilde
bilgilendirildiğinde, eğitim ihtiyacını gidermek için gerekli yardımı
yapabilmekteydi. İnşaata Uşakizade Muammer Bey 10, oğlu Sadık Bey 40 Osmanlı
Lirası yardımda bulundu. Hatta gayrimüslim vatandaşlar bile, bu inşaatın
yapımına parasal destek verdiler. 1908 yılında Karşıyaka Erkek Rüştiyesi’nin
öğrenci sayısı 20 idi. Okulun öğretmeni Mehmet Akif Efendi, bevvabı Ali
Ağa’ydı. Kız rüştiyesinin ise öğrenci sayısı 13, birinci öğretmen vekili Emine
Hanım, bevvabı Mustafa Ağa, bevvabesi de Zeynep Hanım’dı. Demek ki,
Karşıyaka’da 1908 yılında rüştiye öğrenci sayısı, erkek ve kız, toplam 33
kişiydi. Tabi o dönem Karşıyaka’da Müslüman okullarından başka gayrimüslimlerin
gittiği okullarda bulunuyordu.
İzmir genelinde Müslümanların ibtidai eğitiminin yetersiz
olduğu ve çağa uygun olmadığı görülse de Karşıyaka halkı çocuklarının eğitimi
için elinden geleni yapıyordu. Diğer yandan İzmir’de eğitim alanında
Müslümanlar, gayrimüslimler ve yabancılar arasında duvarlarla çizilmiş bir
sınır olmadığını, devlet okullarında müslim ve gayrimüslimlerin beraber
okuduklarını, yine bir dönem Müslümanların ve genelde de gayrimüslimlerin
yabancı okullarına devam edebildikleri de görülmektedir.
Yorumlar