Basketbol Diye Yazılır KARŞIYAKA Diye Okunur
Mart
ayı dert ayı derler. Kazma kürek yaktırır derler. Nedir bu Mart ayının çektiği.
Diğer yandan Kadınlar Günü, Üniversite Sınavı ve tabi ki Yerel Seçim
gündemimizi meşgul ediyor. Bu konuları hafta hafta hatta gün gün konuşacağız,
okuyacağız.
Ancak
Şubat ayında Karşıyaka yine tarihe bir nokta koydu. Pınar Karşıyaka 2013-2014
sezonu Spor Toto Türkiye Kupasının sahibi oldu. 5 – 9 Şubat tarihleri arasında
Ankara’da gruplardan son sekize kalan takımlar karşılaştı. Önce Türk Telekom’u,
ardından Cuma akşamı Fenerbahçe Ülker’i yenerek adını finale yazan Kaf Sin
Kaf’ın rakibi Anadolu Efes oldu. Pazar günü başta Karşıyaka’dan olmak üzere tüm
dünyadan 5000 Karşıyakalı Ankara’da Spor Salonunu doldurarak destek verdiler.
Son 15 yıldır futbolda üç, basketbolda iki, voleybolda iki finalden eli boş
dönen Karşıyakalılar bu kez kupayı alarak geri dönmesini bildi. Müzemizdeki
eksik kupayı da tamamladık. 1986-1987 sezonu çifte kupalı sezonumuzda
kazandığımız 1. Lig (bugünkü Beko Basketbol ligi) ve Cumhurbaşkanlığı şampiyonluk
çifte kupalarının yanına Türkiye kupasını da getirdik.
Evet
“Basketbol diye yazılır, Karşıyaka diye okunur”. Karşıyaka bir ekoldür. Yıllardan
beri lige damgasını vurur. Şampiyonluğa oynayan takımlar Karşıyaka’ya çekinerek
gelir. En kötü sezonumuzda bile şampiyon adaylarına çelme takılır. Basketbol
takımımızda yerli ve yabancı oyuncular için her zaman bir vitrin olurken, alt
yapımızdan yetişen yetenekler yıllardır Türkiye liglerinde farklı takımlarda
oynamayı sürdürdüler. Elbet ki Karşıyaka taraftarını da unutmayalım.
Basketboldan anlayan hakemleri, oyuncuları, karşı takımın koçunu basketbol
bilgisi ile çileden çıkartır. Merak edenler için Karşıyaka Arenaya gelmeleri
yeterlidir.
Biz
dönelim 9 Şubat Pazar sabahına; 07:00 uçağına büyük umutlarla bindik. Tıpkı 1987
yılındaki Karşıyaka Çarşısından otobüslere bindiğimiz gibi. Ankara’ya iner
inmez takımın kaldığı otele gidip kahvemizi içtik, takımımıza başarılar dileyip
Anıtkabir’e geçtik. Atamızı ziyaret edip biz Sakarya caddesine doğru yola
çıkarken Karşıyaka’dan kalkan otobüsler Ankara’ya ulaşmış ve bine yakın
Karşıyakalı atkı ve bayrakları ile Anıtkabir’i ziyaret edip saygı duruşunda
bulundular. Maçın başlamasına 4-5 saat var. Sakarya caddesi adeta Karşıyaka
çarşısı. Marşlar, tezahüratlar. Biralar, rakılar.
Saat
14:30’dan itibaren Ankara Spor Salonuna doğru yola çıktık. Salon yavaş yavaş saat
dörde kadar doldu. Karşıyaka kendine ayrılan bölümü pota arkası ve balkona
kadar doldurdu. Büyük çekişme içinde geçen maçı TV den naklen tüm ülke izledi.
Her iki takımda çok sert ve sıkı savunma yaptı ve oyunu iyi okuyan Koç Ufuk Sarıca
ve taktiklerini sahaya yansıtan oyuncularımız 66-65 lik skorla kupayı bize
kazandırdı. Salon adeta bir bayram yeriydi. Zira bu salona gelen taraftarın
hemen hemen dörtte üçü böyle bir kupayı görmemişti ve şampiyonluk tatmamıştı. Bizim
ve bizden büyük nesillerden dinlemişlerdi. Aradan tam 27 yıl geçmişti. O anın
sloganı hemen orada doğdu; “Şampiyon takım tutmadık. Tutuğumuz takımı şampiyon
yaptık”.
Basketbol,
Karşıyaka spor geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hiçbir zaman büyük
bütçelerimiz olmadı, olan kulüplerin bütçelerini düşünür hayal kurarız, bu para,
bu kadro bizde olsa neler yaparız diye. Karşıyakalı basketbol karşılaşmasını
futboldan ayırmaz. Futbolda olduğu gibi, yense de yenilse de formanın terden
sırılsıklam olmasını ister. Takımda kendi altyapımızdan oyuncular görmek ister.
Neden mi?
1912
yılında futbol takımı olarak kurulan Karşıyaka Spor Kulübü, Cumhuriyet sonrası
bayan tenis başta olmak üzere, yelken, yüzme, boks, güreş bir çok spor dalında
müsabakalara çıkarken 1936 yılında Buca’da Amerikan Kolejinde okuyan
Karşıyakalı öğrenciler basketbolu semtimize getirmişlerdi. 1938 yılında şimdiki
yalıdaki stadımızın yanındaki kapalı salon yapılınca Baba Özer Salnur, Ünal
Selman ve Reşat ilk basketbolcularımız oldu. 1945 – 1950 arası en önemli
rakibimiz Altınordu idi. O yıllarda daha ulusal lig başlamamıştı. İzmir’de
mahalli liginde 1953 yılında ilk şampiyonluğu yaşadık. Bir dönem Fecri Ebcioğlu
da KSK formasını giyerken; Ersin Faralyalı, Atilla Uzel, Nejat Kuymulu, Ayhan
Öngen, Yüksel Böke, Huni Ünal takımımızın yıldızlarıydı. 1966 – 67 sezonunda
Türkiye Basketbol ligi başladı ve ilk şampiyon İzmir’den çıktı. Altınordu.
Karşıyakamız 1966-67 ve 1967-68 sezonunu 1. ligde oynadıktan sonra maalesef
lige veda etti. 1969 yılında Tahir Türetken, basketbol şubesi başkanı oldu ve
yeni bir atılım ile Karşıyaka yeniden 1. Ligi hedefleyerek çalışmalara başladı.
Yönetim; Üstün Eğinlioğlu, Yılmaz Temizocak, Yıldırım Karakaplan, Baha Eğinlioğlu,
Ateş Özerk, Serdar Zenger ve Seder Akıncı’dan oluşuyordu. İlk iki sezon
averajla şampiyonluğu kaçırdık. Final kaybetme geleneğimiz o yılarda da
sürüyordu anlaşılan (!). 1973-1974 sezonunda şampiyon olup 1. Lige çıktık. O
sezon ilk kez transfer yaptık. Takımın başına Aydan Siyavuş getirilmiş, Altay’dan
Firuz Koçaş, İstanbul’dan genç yetenek Efe Aydan, Kolejden Ali Akadlı transfer
ediliyor. Takım; Nuri Sakal, Mehmet Soyer, Ali, Fuat, Ömer Aktaşlı, Deniz,
Tayfun Candaş, Rıfkı, Firuz ve Efe ile lige çıkıyordu. Aynı yıl İTÜ de eğitimi
tamamlayan Atakan Karakaplan alt yapının başına geçiyordu. Çıktığımız yıl Nadir
Vekiloğlu transfer oldu ve 1974-75 ve 1975-76 sezonlarını lig 3.’sü olarak
bitirdik. 3 sezon Karşıyaka’yı çalıştıran Aydan Siyavuş 1976 da İstanbul’a
dönüyordu. Takımımız 1976 sezonundan 1985 sezonuna kadar Atakan Karakaplan
çalıştırmak üzere başa geçti (Bir sezon 1981-82 Hacidinef maceramız oldu). Karşıyaka’mız
1978-79 sezonunu da 3. bitirme başarısını gösterdi. Tabi o sezon Amerikalı
Coffey’in hakkını yememek lazım. O dönem; Tayfun Candaş, Osman Savran, Şadi
Olcay, Celal Arısan, Metin Arısan, Edip, Ümit, Hüseyin, Ardan Kayaaltı, Hakan
Ersöz, Tuğrul Taşkıngenç, Levent Egeli, Birtan Saka, Cihangir Başaran, Suat
Olca, Cüneyt Bumin, Murat Aşkın, Turgut Tayyar, Ziya Uyanık; Ediz Baksı, Kaan
Dağdelen, Rahmetli Necmi Mısırlıoğlu. Burada bir nokta koyup alt yapıdan bunca
oyuncunun yetişmesine katkı veren Atakan ve Nadir hocaların yardımcısı genç
yaşta yitirdiğimiz İlhan Erdem’i de rahmet ile analım. Unutamayacağımız bir
isim de 6 sezon bizde oynayan Baba Davis (Melvin Lee Davis). O yıllarda her
sezon devamlı ilk 8 de olan Karşıyaka 1983-84 sezonu play off finalinde Efes
Pilsen’e 2-1 yenilerek 2. oldu. 1985-86 sezonunda şubenin başına Ateş Özerk,
Koçluğa Nadir Vekiloğlu geldi. Sezonu 5. Olarak bitirirken bir sonraki sezon çifte
şampiyonluk geldi. 1986-87 sezonunu 35 milyonluk bütçe ile oluşturan
Karşıyaka’mız, 150 milyon bütçe ile
rekor kıran Efes Pilsen’i play off da eleyip finalde Galatasaray’ı yenip alt
yapıdan yetişmiş genç oyuncuları ve iki Amerikalı ile çifte şampiyonluk
geliyordu. İstanbul hegemonyasındaki Türkiye Basketbol Federasyonunu hızla
karar almaya itti. Transfer yaşı 22 ye çekildi, Amerikalı sayısı 3’e çıktı. Genç
oyuncularımızı diğer takımlara kaptırırken genç ve vasat Amerikalılar ile bir
bocalama dönemi geçirdik. Unutmadan hatırlatalım 1987 yılından bu yıla geçen 27
sezonda kupa 2 defa İstanbul dışına çıktı. Onu da bir zamanlar büyük yatırımlar
yapan Tofaş aldı 2 yıl üst üste. Yani 25 yıl İstanbul oligarşisi devam etti.
Çıkışı
bana göre yıllardır KSK’yi destekleyen Sayın Selçuk Yaşar’ın şirketlerinden
Pınar Grubunun 1998-99 sezonundan itibaren Karşıyaka’mıza sponsor olması ile
yakaladık. Bu sezon Pınar sponsorluğunda 16. sezonumuz. Zaman zaman kızanlar
olsa da, 16 yılda Kombasa, Mydonose, Tuborg, Egepen, Antbirlik, Aras, tek
başına Ülker, Mutlu Akü, TTNet gibi sponsorlar geldi geçti. 2004 sezonunda
Türkiye şampiyonasında bütçe rekortmeni Ülker’e finalde yenilip 2. olduk. 2007’de
son dörde kaldık.
Bu
sezonki Türkiye Şampiyonluğunun da son 3-4 sezondur yapılan yatırımların eseri
olduğu unutulmamalı. Geçen sezonu bu yüksek bütçeli Avrupa’nın önemli liginde
4. bitirdik. Zira 2010-2011’de FIBA Eurochalange’da çeyrek finalisti. 2011-12
de son 16 ve nihayet geçen yıl 1 sayı ile şampiyonluğu kaybedip FIBA
Eurochalange 2.’si olduk.
Evet
tarih yazılmaya devam ediyor. Bizlerde bazı anlarına şahit oluyoruz. Yukarıda
yazdıklarımın son 30 – 35 yılını yaşamanın keyfi anlatılmaz, yazılmazdı.
Elbette unuttuklarım olmuştur, af ola. Başka bir yazıda telafi ederiz.
Yorumlar