8 GÜN 8 ÜLKE BALKANLAR TURU (Bölüm 1: Türkiye - Yunanistan)
Akşam 20:00
de evimize döndük. Araba ile 2 aile tam 3500 km. Merak edenler oldu. Rotamız şöyleydi;
Karşıyaka - Çanakkale - (YUNANİSTAN) Selanik (geceleme) - Kastoria-
(ARNAVUTLUK) Pogradec- Elbasan- Tiran (geceleme) - Kruje- İskodra - (KARADAĞ)
Bar - Przno - Sveti Stefan - Budva - Tivat - Kotor - Bjela - (HIRVATİSTAN)
Plocice - Dubrovnik (geceleme) - Slano (geceleme) - Naum - Metkovic - (BOSNA
HERSEK) Mostar - Kifine Selo - Avtocac - Foca - Metalijka (Yeniden Karadağ)
Pljeva - Berana (geceleme) {bu rotada Donjs
Brvenica ormanları , Durmitor ve Biogradska milli parklarının kuzeyinden
geçtik} - (KOSOVA) Proletije milli parkı içinden Peje yani İpek - Prizren -
Malet e Sharrit milli parkı yoluyla Kaçanik (MAKEDONYA) hiç durmadan Üsküp -
Veles - Gevgelija yoluyla YUNANİSTAN Kavala (geceleme) ve TÜRKİYE Karşıyaka.
Yaklaşık 180 saat 50 saati yolda geçti. Yaklaşık 50 saati uyku. 80 saat
gezi-gözlem-yemek. Türkiye dâhil 8 gün 8 ülke.
1. 1. GÜN İzmir- Çanakkale – Selanik
Sabah 08:00
gibi evimizden yola çıkıp Çanakkale asfaltı üzerinde Sakıpağa Sütevinde güzel
bir kahvaltı edip enerjimizi topladık. Yaklaşık 802 km’lik bir yolumuz var.
Saat 20:00 gibi ulaşmayı hedefliyoruz. Şakran, Dikili, Akçay, Edremit yolu ile
Çanakkale’ye ulaşıp hiç beklemeden en kısa arabalı vapur ile Kilitbahir’e
geçiyoruz. Kilitbahir’de geliş yönünde 5
km, Eceabad’da 10 km bayram geliş kuyruğu var. Allah yardımcıları olsun.
Eceabat’da kısa bir yemek molası ardından Gelibolu yarımadasını terk edip
Keşan, İpsala yolu ile sınıra giderken navigatör sınırdaki araç yoğunluğunu
gösteriyordu. İpsala ayrımında önce TIR kuyruğu (5 km.) ardından 3.5 km ‘lik
araç kuyruğu. Yunanistan tarafında işi yavaşlatma varmış saat 11.00 de
açmışlar. 4-5 saatte geçiliyor. Biz 2.5 saatte geçebildik.
Meriç
nehrini geçip Yunanistan tarafında kontrollerimizi yaptırıp Yunanistan
Aleksandropolis, Kavala yolu ile Selanik’e arabamızı sürüyoruz. Radara dikkat.
2 radar işareti sonrası sizi arkadan çeken bir radar sistemleri var.
Beklediğimiz
gibi Saat 20:00 civarı Selanik’e vardık. Ana caddesinden gidip merkeze yakın
paralel caddelerde otel bakmaya başladık. Pazar olduğu için rahat dolaşıyorduk,
Hotel Amalia’yı gözümüze kestirdik. Sıcak su, klima balkon 55 Euro’ya
odayı tuttuk. Pazar gününü hatırına
önünde de otopark bulduk. Eşyaları
bırakıp duş alıp yemek yeri bakmaya koyulduk. Restoranlar belli bir bölgede.
Hemen hemen her Türkün tarif ettiği ve ne tekim masaların ¾’ü Full tou meze’yi
biz de tercih ediyoruz. Lezzetli ve güzel ikramları. Çıkıp İzmir Kordon’nun
doldurulmana önceki hali olan rıhtımda dolaşıyoruz. Daha iç sokakta bir kahve
içip otelimize dönüyoruz.
Thessalonike
(Selanik) şehrinin adı Yunanca Thessalos ve Niki kelimelerinin birleşiminden
gelmekte. Anlamı ise Thessalian Zaferi. Adını Makedon prenses aynı zamanda
Büyük İskender'in kız kardeşi Thessalonike 'den almakta. Kral Filip kızının
thesally'de alınan büyük zafer günü doğması üzerine kızının Thesallonike olarak
yani Thesallonian Zaferi olarak adlandırılmasını buyurmuş.
. 2. GÜN: Selanik - Tiran
Sabah otele
çok yakın bir börekçiye gidiyoruz. 1908 tarihli "Xatzi- Hacı'' pastanesinde
ıspanaklı-peynirli Selanik böreğini yiyoruz. Yanında çay veya kahve, kurabiye
ikramıda var. Pasta ve tatlı çeşitleri de zengin. Bir diğer alternatif 1948
tarihli Terkenli kafeleri.
Selanik'in
iki büyük caddesi Tsimiski ve Egmatia hem konaklama, hem de alışveriş için
ideal. Genel olarak bunları gezince şehri gezmiş oluyorsunuz zaten.
Aristoteles
Meydanı kordon hattında yer alan bir meydan. Her daim kalabalık, her daim canlı,
her zaman gidilesi ve nefeslenebilecek bir meydan. 5 Ağustos 1917 yılında,
Selanik şehrinde büyük bir yangın meydana gelmiş. Yangın 32 saat içerisinde
1.000.000 m²' lik bir alanda 9.500 evi tahrip etmiş ve 70.000 insanı evsiz
bırakmış. İşte bu yangın sonrası yeniden yapılanmada Selanik'in ana
meydanlarından biri olarak tasarlanmış. Şehrin kalbi diyebiliriz. Aristoteles
yolunun başlangıcında olduğundan meydan bu isimle anılmakta.
Meşhur
Beyaz Kule; Beyaz Kule ilk olarak tarih sahnesinde 12. yüzyılda yazılmış
belgelerde adı geçmekte. O dönemde Bizans imparatorluğuna ait olan kule,
1530 yılında yıkılarak Mimar Sinan (kesin bilgi değil) tarafından tekrar
yaptırılıyor. Osmanlılar bu kuleyi suçluları hapsetmek ve idam etmek için
kullanılmış. Kulenin adı bir çok defa değiştirilmiş. 1826 yılında burada
bir yeniçeri katliamı yapıldığı için adı "kanlı kule"
olarak anılmaya başlanmış. Selanik Yunanistan'a bağlandıktan
sonra 1912 yılında bu kuleye sembolik bir vaftiz işlemi uygulanarak beyaza
boyanmış.
Atatürk'ün
evine gidiyoruz. Atatürk'ün evi konsolosluğun hemen yanında. Karşısında 2
hediyelik eşyacı var. Kafeler de. 2 kafede demleme çay var. Hediyelik eşyacı
hem Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu hem de Karşıyakalı bir bayan.
Atatürk Evi, Türkiye Cumhuriyeti
Selanik Başkonsolosluğu ile birlikte aynı bina yerleşkesi içinde bulunmakta.
Selanik şehrine Osmanlı mimari dokusunun hâkim olduğu o dönemde bu ev, Türk
evlerinin iç içe olduğu bir çevrede diğer evlerden farkı olmayan bir yapıydı.
Rodoslu Müderris Hacı Mehmet
Vakfı'nca 1870 yılında yaptırılan ev önce İbrahim Zühdü Efendi'nin, daha sonra
Selanikli Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm'ün mülkiyetine geçti. Ali Rıza Efendi
ise bu evi Atanın doğumundan birkaç yıl önce kiraladı. Atatürk bu evin ikinci katında,
güney taraftaki odada doğdu. Aile, Ali Rıza Efendi'nin 1888 yılında vefatına
kadar bu evde ikamet etti. Ancak Ali Rıza Efendi'nin vefatından sonra, Zübeyde
Hanım çocuklarıyla birlikte Atatürk'ün doğduğu evin bitişiğindeki daha küçük
bir eve taşındı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Selanik'te görevlendirilen
Atatürk, bu dönemde, annesi ve kız kardeşiyle birlikte burada kaldı. O,
Selanik'ten ayrıldıktan sonra annesi ve kız kardeşi bir süre daha bu evde
yaşadı. 1912 yılında Selanik kenti Yunanistan'ın yönetimine geçince Atatürk'ün
annesi ve kız
kardeşi de İstanbul'a gelmek durumunda kaldı.
Selanik Atatürk Evi, bütün katlarında ahşap
karkasın üzerine bağlandığı teknik uygulanarak inşa edilmiş. Dikdörtgen planlı
olan ev 13.50x6.80 m. boyutlarında.
Cumhuriyet'in
10. yıldönümünde Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğunun bir göstergesi ve
Balkan Konferansı'nın anısına, yapının çift kanatlı sokak kapısının sağ
köşesine, Atatürk'ün bu evde doğduğunu yazan mermer bir plaka yerleştirilmesi
ve bunun Yunanca'nın yanı sıra Türkçe ve Fransızca tercümelerinin de koyulması
kararını almış. Bu plaka, 4 Kasım 1933 tarihinde, Türkiye'nin Atina
Büyükelçiliği mensuplarının ve Yunanistan'ın ileri gelenlerinin katıldığı bir
törenle yerleştirilmiş. Ev daha sonra, Atatürk'e hediye edilmek üzere Selanik
Belediyesi tarafından satın alınarak, anahtarı 19 Şubat 1937 tarihinde
Türkiye'nin Selanik Başkonsolosluğuna verilmiş.
Müze, Pazartesi hariç, resmi tatiller dahil her gün saat 10.00 ila 17.00 arasında ücretsiz olarak gezilebilmekte. İçeride ise maalesef Atamızın kullandığı eşyalar falan yok. Sadece balmumu bir heykeli var. 10 Kasım 1953 yılından 2010 yılına kadar eski halde ki müze, 2010 yılında ev tadilat ile yenilenmiş. 2013 yılında tadilat bitmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Selanik'te doğduğu evi yeniden restore etti. Çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak yenilenen evde Atatürk'ün silikondan yapılmış heykeli de bulunuyor.
Üç kattan
oluşan binanın zemin katında yer alan ‘Atatürk ve Çocuk Odası’ ile başlanılan
tarihi yolculukta, uğranılan her oda Atatürk'ün yaşamını ziyaretçilere
aktarıyor. Binanın üst katlarındaki sofalarda evin eski teşhir düzenini
gösteren maketler sergilenirken birinci katta ‘Selanik Odası’, ‘Manastır
Odası’, ikinci katta ‘İstanbul Odası’ ve ‘Ankara Odası’ olarak isimlendirilen
odalar yer alıyor. Atatürk'ün hayatını anlatan ve hayatının geçtiği şehirleri
tanıtan bilgi panolarına yer verilen mekânın ikinci katındaki ‘Ankara Odası'nda
ise ziyaretçiler Atatürk'ü koltuğa oturmuş şekilde canlandıran silikondan
yapılmış heykeli bulunuyor. Atatürk'ün yaşamına ait kesitlerin güçlü bir
görsellik ve bilgilendirme ile ziyaretçilere sunulduğu mekânda, arşivlerden
elde edilen bilgiler ışığında hazırlanan panolar ve belgesel filmlerle ziyaretçilere
görsel sunum yapılıyor.
Atatürk
evinden aşağı doğru inince karşımıza Hortacı cami çıkıyor. Osmanlı döneminde
Selanik şehri sınırları içinde yapılan onlarca cami ve minaresinden günümüze
sadece tek bir tanesi kalmış. Günümüzde yıktırılmayan tek minare, Hortacı
Camii'nde bulunmakta. İkinci Murad zamanında şehrin alınmasından itibaren,
şehirde bulunan tüm kiliseler camiye çevrilmiş. 1913'ten sonra kazanılan
bağımsızlık sonrası tüm camiler de doğal olarak kiliseye çevrilmiş. Aslında
Roma İmparatoru Galeriu'nun (305-311) kendisi için yaptırdığı türbe olan bu
yapı, 6.50 m. kalındığındaki bir duvarla çevrelenmiş. Rotonta diye anılan bu
Roma yapısı, Bizans döneminde 5. yüzyılda doğu tarafına bir apsis eklenerek
kilise haline getirilmiştir. Bundan sonrada Agios Georgios Kilisesi adını
almış. 1590-1591 yılları arasında şehrin yakınlarındaki Hortac köyünden olan
Hortaclı Şeyh Süleyman Efendi adında mutasavvıf bir zat burada bir zaviye
kurmuş ve Koca Sinan Paşa da kiliseyi bu şeyh adına camiye çevirmiş. Bundan
sonra Selanik Türk halkı bu camiyi Hortac Sultan Camii, Hortac Camii, Hortac
Efendi Camii gibi isimlerle anmış. Bizans Sanatları Müzesi olarak düzenleneceği
ve hizmet vereceği duyurulan bu yapı hala tadilatta. Kesik minaresini ve
tarihinden dolayı kalan tek minare olma özelliğinden gidip görünülesi bir yapı.
Saat 13:00
de öğlen sandviçlerimizi yiyerek Tiran’a doğru yola çıkıyoruz. Selanik, Krokos
ve Kastoria yolu ile Krystallopigi kapısından çıkarak, Arnavutluk’a Bilisht
kapısından giriş yaptık. Arnavutluk’a girmeden benzin almak için Kastoria
şehrine girdik. Göl kenarı çok güzel bir kasaba.
Gelecek bölüm: ARNAVUTLUK : Tiran - İskodra
Yorumlar