01.
Sokak sütü, hiçbir koşulda endüstriden geçmiş pastörize ya da UHT
sütten daha sağlıklı olamaz. Sokak sütü hangi özelliği ile endüstriden
geçmiş sütten daha sağlıklı olabilir?
02. Çiğ süt içmek, gaz kaçağı
var mı diye tüp gazı kibrit ile kontrol etmek gibidir. Her çiğ süt içen
ölür, hasta olur diye bir şey yoktur. Ama ölüme kadar giden hastalıklar
olabilir. Avrupa ülkeleri ve ABD'de çiğ süt karışmış pastörize süt
tüketimi sonunda yakın geçmişte büyük salgınlar ve ölümler olmuştur.
03. Pastörize süt ile UHT sütün farkı, ısıl işlemdeki sıcaklık ve
süredir. Buna göre pastörize (günlük) süte, hastalık yapıcı bakterileri
öldürmek üzere ısıl işlem uygulanır. Bu arada genel olarak hastalık
yapmayan ama sütü bozan bakterilerin de bir bölümü ölür. Pastörizasyon
işleminde canlı kalan bakteriler, buzdolabı koşullarında bile olsa
zamanla çoğalarak sütü bozarlar. Bu nedenle pastörize süt, buzdolabı
koşullarında 7-10 gün dayanır.
04. UHT süte ise sütün içindeki bütün
bakterilerin öldürüleceği kadar ısıl işlem uygulanır. Bu nedenle UHT
sütün raf ömrü 4-6 ay kadardır. Sonrasında sütün doğal enzimleri nedeni
ile süt kesilir. Aslında bu enzimler sütün doğal yapısında yoktur. Çiğ
süte bulaşan bakteriler bu enzimleri salgılarlar. UHTye işleme sırasında
bakteriler ölür ama enzim imha olmadan kalır. Sütçülüğü gelişmiş
ülkelerde bu gibi bakterilerin bulaşması daha fazla önlenir ve süt
sağıldıktan kısa bir süre sonra işlendiği için raf ömrü daha uzun olur.
05. Pastörize ve UHT süt teknolojisi basittir. Çok da karmaşık olmayan
matematik formüller ile (D ve z değeri) gereken ısıl işlem uygulaması
hesaplanır. Sütün içine herhangi bir koruyucu eklemeye gerek yoktur.
Ayrıca tüm ülkelerde yasaktır. İçme sütlerinde KATKI MADDESİ yoktur.
06. UHT sütte kanser yapıcı hiç bir bileşen yoktur. Güvenle
içebilirsiniz, çocuklarınıza da içirebilirsiniz. Herhangi bir gıdanın/
maddenin kanser oluşturduğunun kanıtlaması şöyle yapılır: Örneğin,
aflatoksin kanser yapar mı? Hayvan denemeleri sadece bir ön bilgi verir.
Asıl olarak; karaciğer kanser oranı yüksek olan bölgelerde halkın
tükettiği gıdalarda aflatoksin miktarı kontrol edilir. İstatistik bilimi
devreye girer ve karar verilir. Aslında şunun yapılması gerekirdi:
Deneklere (insanlara) aflatoksin yedirip, kanser olup olmadıkları
araştırılmalı idi ama bu deneme biraz uzunca zaman alır. Etik konusuna
girmenin gereği yok. Ama botulin adlı toksinin öldürücü dozunun
saptanması için savaş esirleri kullanılmıştır. Dilerim, ileride böyle
denemelerin yapılacağı savaşlar çıkmaz.
07. [Çocuklara süt içirmek
gereksizdir] şeklindeki bildiriş tam bir cehalettir. Okullarda içme sütü
programları vardır. Süt içen çocukların beyin ve kemik yapılarının çok
daha iyi olduğu açıkça kanıtlanmıştır. Sadece çocuklar değil, her yaşta
süt içilmelidir. Özellikle çocuklar ve yaşlılar ile gebeler için süt
içmek çok daha gereklidir.
08. [Sütün içindeki yararlı bakteriler
süt pastörize edilirken ölür, bu yüzden çiğ süt içilmelidir] bildirişi
de yanlıştır. Süt, yararlı bakteri kaynağı değildir ve süt bu amaçla
içilmez. Kabul, çiğ süt içinde çok az miktar yararlı bakteri vardır ama
zararlı bakteri yükü daha fazladır. Yararlı bakteri açısından yarar
bekleniyorsa ayran ya da kefir tercih edilmelidir. Asıl yarar ise
probiyotik süt ürünlerinden sağlanır. [Bu konu adı geçen programda değil
ama benzeri programlarda bildirilmiştir].
09. İçme sütünde önceden
üstte kaymak toplanırdı. Şimdi yok. O tarihlerde işletmelerde
homojenizasyon cihazı yoktu. Şimdi var ve süt yağı sütün içine tam
olarak dağıtılıyor. Kaymaklı yoğurt ve kaymaksız yoğurt gibi düşünelim.
Yoğurtta her ikisi de var. İsteyen istediğini tercih ediyor. İçme
sütünde ise açık tercih homojenize süt olduğu için sadece bu şekilde
üretiliyor. Talep bu yönde değişirse, eskiden olduğu gibi kaymağı üstte
toplanan içme sütü yapılabilir. İçme sütü homojenize edildiği için
zararlı hâle gelmez. Vatandaş, kafayı süte takmış. Kaymaksız normal
yağlı yoğurdun nasıl yapıldığını bilmediği de açık.
10. [Karadeniz
bölgesinden yoğurt getirin, evde bununla yoğurt yapın, orada kadınlar
kaynamış süte bir tutam toprak atarak yoğurt yaparlar] şeklindeki ifade
ise, asıl görevi halk sağlığını gözetmek olan tıp doktoru için çok
şanssız bir bildiriş oldu. Bu programı dinleyen ev kadınları, bu şekilde
yoğurt yapmaya kalkarlarsa çok ciddi halk sağlığı sorunları ile
karşılaşılabilir. Gerek Karadeniz, gerek Ardahan, gerek Hatay, gerek
Edirne ve özetle Trakya dâhil tüm Anadolu insanı evde yoğurdun nasıl
yapılacağını bilir. Kütahya köylerinde Yörükler, yaprak üzerindeki çiğ
damlasından yoğurt yapıyor. Yoğurt değil ama [Allah Kabul Etsin]
çerçevesinde bir süt pıhtısı. Ama zinhar toprak filan gibi tehlikeli
materyali kullanmıyorlar.
-Bir tutam topağı süte atıp beklerseniz bir pıhtı oluşacağı kesindir.
-Bir miktar dışkıyı da süte atıp beklerseniz yine pıhtı oluşur.
-Tümüyle sağlıklı insan ve diğer memeli hayvanların dışkılarında tifo,
paratifo, dizanteri gibi salgın hastalıklara yol açacak mikroplar
bulunabilir. Bunlar taşıyıcı denilen şekilde bu bakterileri dışkıları
ile ifraz ederler. Portör kontrolü bu nedenle önemlidir. Bunları içeren
dışkı bulaşmış toprağı da süte ekleyip beklerseniz yine pıhtı olur.
-Kedi, köpek, kuşlar da bu mikropları toprağa bulaştırırlar.
-Bu şekilde elde edilen pıhtıyı, yoğurt sanarak yiyen kişi öldüğünde
bunun hesabını o sorumsuz ve bilgisiz doktorumuzdan soracaklardır. Hani
[vebal] diye bir kelime var. Böylesi yanlış ve tehlikeli bildirişleri
halka söyleyenler, bu kelimenin manasını tam olarak biliyor mu?
-Yoğurdun, gerek evde gerek endüstride nasıl yapıldığını hiç bilmeyen
kişinin [bilmiyorum] demesi gerekirken, böylesi yanlış uygulamayı
nereden öğrendiği ve mesleği ile hiç yakışmayacak şekilde bu yanlış
bilgiyi benimseyip, başkalarına aktarmasını anlamak mümkün değil.
-Tıp fakültelerinde en azından [genel mikrobiyolojiye giriş] düzeyinde
bir ders vardır diye biliyordum. Yanlış mı biliyorum? Rahmetli Prof. Dr.
Enver Tali Çetin Hocanın kemikleri sızlıyordur zahir. Hocanın,
[Endüstriyel Mikrobiyoloji] kitabı muzır bulunup toplatıldı ve imha
edildi ise aman diyeyim, bende birkaç kopyası var, lütfen haber verin,
bu yüzden hapse girmeyeyim.
-Yoğurt yapan bakterileri doğal ortamdan
elde etmek için anamızdan emdiğimiz süt, fitil fitil burnumuzdan
geliyor. Yoğurt bakterilerinin kaynağı toprak değil, çiğ süttür. Çiğ
sütten bile elde edilmesi için gerçekten deneyimli mikrobiyolog olmak
gerekiyor.
11. Programda bahsedildiği gibi [UHT sütten yoğurt
yapılamaz] bildirişi de tümüyle yanlıştır. UHT süt, süt mikrobiyolojisi
çalışan laboratuvarlarda sıklıkla kullanılan bir malzemedir. Yoğurt gibi
laktik asit bakterilerini geliştirmek için kullanırız. Bugüne kadar
hiçbir sorunla karşılaşmadım, karşılaşanı da duymadım. Ancak; merdiven
altı dediğimiz kötü işletmelerde, antibiyotikli süt işlenirse sorun
çıkar. Biz bu çalışmalarımızı, hep kalitesine güvendiğimiz markalarla
yaparız.
12. Süper marketlerin baskılaması nedeni ile yoğurtların
raf ömrü bütün dünya ülkelerinde uzadı. Süper marketler, raf ömrünün
yarısı geçmiş ürünün geri çekilip, yenisinin getirilmesini istiyorlar.
Buna bağlı olarak yoğurt mayası değiştirildi. Artık 20 sene önceki
yoğurtlar yok. Ancak bunların yararsız olduğu iddia edilemez. Neden
yararsız olsun ki? Sonuçta süt ürünü ve sanayisi gelişmiş tüm ülkelerde
yoğurt bu şekilde yapılıyor. Zararlı olduğunu söylemek ise hepten
cehalettir. Bugün GDOların bile kanıtlanmış zararı yok iken, bugünkü
yeni yoğurda nasıl bir yaklaşımla zararlı denilebilir ki?
13. Şu
tartışılabilir: 20 sene önceki yoğurt daha yararlı idi, bugünkü yoğurt o
kadar yararlı değil. Peki, olabilir. Bu tartışılabilir. Elde sağlıklı
veri olmadan yapılacak tartışmalar da sadece TV'lerdeki saçma sapan
kadın programcıklarında kalır. Kendilerini çok büyük bilim adamı sanan
kişilerin kişisel tatminlerinden başka işe yaramaz ama korkarım yurdum
insanı yine yanlış bilgilendirilir.
14. Yoğurdun küflenmemesi,
içinde koruyucu olduğu anlamına gelmez. Merdiven altı işletmeler,
yoğurdun küflenmesini önleyecek kimyasallar katabilirler. Natamisin
(delvosit) adlı bir kimyasal madde, küflenmenin önlenmesi için başka
gıdalarda yasal izin ile kullanılıyor. Yoğurt için yasaktır. Yoğurt
işletmelerindeki teknolojik gelişme sonunda küflenme sorunu önemli
ölçüde giderilmiştir. Bunlar içinde yoğurthane havasının filtreden
geçirilmesi, ambalaj kalitesinin yükselmesi, tam otomatik dolum vs.
sayılabilir. Evlerimizdeki buzdolapları da artık daha iyi soğutuyor.
Kullandığı yoğurt markasından şüphe edenler şunu yapabilir: Ne olsa
buzdolabında küflenmiş meyve- sebze olur. Yoksa açık semt pazarından ya
da süper marketlerden bulunacak küflenmiş her hangi bir gıdanın küflü
tarafı yoğurda değdirilip, oda sıcaklığında 3-4 gün bırakılır. Küf
gelişiyorsa sorun yoktur. 5. günde hâlâ küflenme olmadı ise markayı
değiştirin, yoğurdu Alo Gıda 174 numaraya ihbar edin.
15. Benzer
uygulama UHT süt için de yapılabilir. UHT sütü bir çay bardağının
yarısına kadar doldurun. İçine birkaç yaprak yıkanmamış maydanoz,
domates kabuğu vb. bir şeyler atın. Sokaktan geldiğinizde elinizi
yıkamadan parmağınızı değdirseniz de olur. Oda sıcaklığında en geç 24
saat içinde sütte pıhtılaşma ve/ veya ekşi pis koku oluşuyorsa sorun
yoktur. Bunlar olmuyorsa bir kez daha başka materyal ile (açık semt
pazarından alınacak ambalajsız lor peyniri, toprak vb.) deneyin yine
bozulmuyorsa markayı değiştirip, Alo Gıda 174 numaraya ihbarda bulunun.
16. Özellikle 15. maddedeki yarım çay bardağı UHT süt bozuldu ise,
öncelikle bu sütü, bardağı ile birlikte düdüklü tencerede [nohut pişirir
gibi] pişirip sonra yıkamak gerekir. Bardak çatlarsa da/ kırılırsa da
sorun değil, düdüklü tencere içeriğini yıkarsınız. Ama sakın ola ki tam
pişirmeden önce yıkamaya kalkmayın. Tabi ki bu pıhtının tadına bile
bakılmaması gerekir. Pıhtının tadını merak edenlere bir tavsiye: Önce
bir aile fotoğrafı çektirin, ileride anı olarak kalması gerekebilir.
Mutlaka kalır değil, sadece her ihtimale karşı bunu yapın.
İnsanlar,
çeşitli gerekçeler ile sokak sütünü tercih edebilir, çiğ süt tüketimini
benimseyebilir, çocuklara süt içirilmesinin yanlış olarak kabul
edebilir, kaynamış süte bir tutam toprak atarak oluşan pıhtıyı yoğurt
sanı ile tüketebilir. İnsanlık tarihi, bu gibi aykırı ve bilimsellik
dışı uygulamalar ile doludur. Hepsine saygı duyarım. Ama, [doğrusu
budur] diye bir bilgilendirmede benim de kendi doğrularımı iletme hakkım
vardır.
Bu yazı, sadece bu amaçla kaleme alınmıştır.
Sevgi ve saygılarımla,
Kadir Halkman
(Prof. Dr.; Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühend
isliği Bölümü
Yorumlar