VACANZE ROMANE* (II)

*Roma Tatili = Roman Holiday
BÖLÜM İKİ: ROMANTİK ROMA

Şimdi Roma'nın biraz daha romantik ve daha yakın tarihi turuna geçelim.



Saray ve meydan birleşmiş İtalya’nın ilk kralı olan Victor Emanuele’i onore etmek adına 1895 yılında Giuseppe Sacconi tarafından tasarlanmış ve saf beyaz mermerden yapılmış. Piazza Venezzia’da gördüğünüz anıt, İtalya’nın ilk kralı Vittore Emanuele II ‘e ait. Ayrıca 1.Dünya Savaşında ölen meçhul 11 askerin mezarı da var.



Buraya “Unknown Soldier”(Bilinmeyen Asker) da deniyor. Victor Emanuele’in sarayının içi müze, ücret karşılığı bir asansörle müzenin kulesine çıkabiliyorsunuz.



Sarayın arkasında Santa Maria in Aracoeli kilisesi var. 1348’de veba’nın (kara ölüm) bitişini kutlamak için yapılmış. Campidoglio meydanından 112 basamaklı bir merdivenle de çıkabilirisiniz. Bence Roma’nın en güzel kiliselerinden biri.



Arkanızı Venedik meydanına verdiğinizde karşınızdaki cadde Via Del Corso. Alışveriş için güzel mağazalar var. Ocak sonunda indirim % 50’lerde. Bu caddede vitrinlere bakarak yürüyün 3 blok sonra sağda Turizm informasyondan girince karşınıza meşhur Aşk çeşmesi daha doğrusu Fontana Di Trevi çıkıyorsunuz.



En son 1998 yılında restore edilen çeşmeye para atmak bir gelenek. Günde yaklaşık 3000€ luk bozuk paranın atıldığı Aşk Çeşmesi’ne, arkanızı dönerek dileğinizi dileyip arkanıza bakmadan paranızı atmanız gerekiyor:) Belediye her akşam bu paraları topluyor ve fakirlere yardım için kullanılıyormuş.

Bu çeşmeyi yine ünlü bir film ile anımsayacaksınız. Fellini’nin 1950’li tembel, kaygısız günlerini anlattığı La Dolce Vita (Tatlı Hayat). Marcello Mastroianni ve Anita Egberg baş rol oynadı. Roma Tatiline göre daha içeriklidir. MarsiFellini, İtalyan "ekonomik mucizesi"nin doruk noktasında yitirilen değerler üzerine yaptığı bu epik çalışmada, sansasyonel bir gazetede çalışmak zorunda olan bir yazarın (Marcello Rubini/Marcello Mastroianni) günlük yaşamından kesitler vermektedir. Yazar Marcello Rubini, çevresindeki yozlaşmayla oldukça uyum içindedir ve bu yozlaşmanın içinde yazmak onu etkilemez. Açılış ve kapanış sahnelerinde, ahlaki çöküşün İtalya'ya getirdiği sonuçların altını çizen Dante‘ye zekice dokundurmalar vardır, ki o sıralarda İtalya'da faşizmin yeniden doğuşu siyasi dengede bir farklılık oluşturuyordu.



Bu meydandaki ilk çeşme 1453 yılında biz İstanbul’u fetih ederken Papa V. Nicholas için yaptırılmış. Bu günkü meşhur olan çeşmenin tasarımcısı bilinmiyor. 1732- 1762 yılları arasındaki gördüğümüz çeşme XII. Clement için yapılmış. Çeşmenin adı buraya açılan üç sokaktan gelir. “tre vie”. Çeşmenin ortasında, iki yanından suların kabardığı , fırtınalı (sol) ve durgun (sağ) simgeleyen at üzerinde tritonlar (insan bedenli, balık kuyruklu, ellerinde deniz kabuğu taşıyan Poseidon’un oğulları) bulunan bir “Oceanus” heykeli durur. Nişteki heykeller sağlık ve bereketi, üçgen alındaki heykeller ise insanlara sunduğu hediyelerle birlikte dört mevsimi simgeler. 26m. yüksekliğinde ve 20m. genişliğinde.



Fontana di Trevi (Aşk çeşmesinden) sonraki günün son durağı, İspanyol Merdivenleri (Spagna). Via Del Tritone den geçip Piazza Spagna’ya yürüyoruz. 138 basamaktan oluşan ve 1723 yılında yapılan bu merdivenler, Avrupa’da yapılmış en uzun merdivenler imiş. Adını Papalık makamına gönderilen İspanyol Büyükelçisinin evi olarak 1622’de inşa edilen Palazzo Spagna (İspanya Sarayı)ndan alır. Yıllardır bir çekim merkezi. Çevresinde tarihi otel ve kafeler var. Byron, Listz, Stendhal, Wagner buralarda soluk almış.



Meydanda Fontana della Barcaccia (Küçük Tekne Çeşmesi) vardır. 1658’deki sellerin anısına tasarlanmıştır.



Merdivenleri inerken tam karşıda gördüğünüz sokak (Via Condotti) Roma’da görebileceğiniz bütün ünlü markaları içinde barındırıyor.



Köşesinde Türk bir kestaneci vardı. Nural hemen bir külah aldı.




Bu sokakta 86 no da Caffe Greco soluklanacağınız bir kahve. Ayakta içerseniz çok ucuz. Oturarak daha yüksek ücret ödüyorsunuz. Hediyelik bir kahve fincanı bile 24 Euro.



Buradan yürüyerek yeniden Corso caddesine çıkıp Piazza Del Popolo ya ulaşıyoruz. Cadde Venedik meydanına kadar Yeşil - Kırmızı - Beyaz İtalya bayrağı ile ışıklandırılmış . Ama bizim için KAF SİN KAF, KARŞIYAKA'yı çağrıştırıyor. Karşıyaka Beledeiyesi Karşıyaka Çarşısını da böyle yapsa.



Meydanın ismi Halk Meydanı anlamına geliyor aslında fakat adını meydanın kuzeydoğu köşesindeki Popolo Kilise’sinden almış.



Kuzey kapısı antik Roma surlarından oluşuyor. Demiryolu yapılana kadar Roma’ya giren herkes ilk burayla karşılaşırmış ve uzun yıllar idam cezaları burada gerçekleştirilmiş. Güney kısmında da sağlı sollu duvarlar var ve duvarların üstünde de insan başlı aslan heykelleri var. Roma’daki tüm meydanlarda olduğu gibi burada da Mısır’dan getirilen bir dikilitaş var.



Cafe Rosati’de geleneksel akşamüzeri Martini Bianco’muzu içiyoruz. İyi bir dinlenmeyi hak ettik.



Buradan çıkıp akşam yemeğimizi Roma Hard Rock Cafe’de yemeği tercih ediyoruz (http://www.hardrock.com/locations/cafes3/cafe.aspx?LocationID=50&MIBEnumID=3). Piazza Del Popolo meydanının arkasındaki yola çıkıp Flaminio – Piazza Del Popolo metro istasyonuna iniyoruz. Buradan kırmız hat ile Barberini durağına gidiyorsunuz. 2 durak. Via Vittorio Veneto caddesinde Hard Rock Cafe.



Cadde hafif yokuş, güzel otel ve restoranlar var. Roma Hard Rock Cafe 2010 yılında yılın Hard Rock Cafe’si seçilmiş. Biraz alış veriş ve muhteşem “Legendary Burger” yemenizi tavsiye ederim.



Evet böylece Roma’da bir günü bitirdik. İyi dinlenmeler.Akşam otelde odamzıda İtalya Kupası Juventus - Roma maçı var. Resepsiyonist Roma'yı tutmuyor. Söylemedi, Lazyo'lu olabilir mi?. Maç 3-0 Juve'nin galibiyeti le bitti.

Yorumlar

Popüler Yayınlar